Akış
Akışı yakalamak için net bir hedefe sahip olmak önemlidir ama işe koyulduğumuzda onu arkamızda nasıl bırakacağımızı da bilmek zorundayız. Yolculuk başladıktan sonra hedefimizi takıntı yapmadan dikkate almalıyız. Bunlar o anda olmalı ve akmalıdır. Kişi madalyayı ailesine gösterdiğinde ne kadar gurur duyacağını düşünürken bir saniyeliğine odağını kaybettiği takdirde, kritik bir hata yapması ve bu yüzden yarışı kaybetmesi neredeyse kaçınılmaz olur.
Bunun en bilinen örneği yazar tıkanmasıdır. Bir yazarın üç ayda bir kitabı bitirmesi gerektiğini hayal edin. Amaç nettir, sorun bunu yazarın takıntı haline getirmeyi bırakamamasıdır. Her gün, “Bu kitabı yazmalıyım.” diyerek uyanır. Ama her gününü gazete okuyup evi temizleyerek geçirir. Her akşam kendini öfkeli hisseder ve ertesi gün çalışmaya başlayacağına söz verir.
Günler, haftalar, aylar geçer ve tek bir kelime bile yazamamıştır. Aslında tek yapması gereken oturup ilk kelimesini yazmaktır. Bu küçük adımı atar atmaz kaygısı yok olur ve yaptığı işte hoş bir akış yakalar.
Genellikle işleri birleştirmenin bize zaman kazandırdığını zannetsek de bilimsel olarak tam tersi kanıtlanmıştır. Birden fazla işi aynı anda yapmakta iyi olduğunu iddia edenler aslında pek verimli değiller. Aslında en az verimle çalışanlar onlar.
Beynimiz saniyede milyonlarca bit bilgiyi algılayabilir ama sadece birkaç düzinesini işleyebilir. Birden fazla iş yapıyoruz dediğimizde aslında işler arasında hızlıca gidip geliyoruzdur. Ne yazık ki eş zamanlı işletim sistemine sahip bilgisayarlar değiliz. Bir tanesini iyi bir şekilde yapmaya odaklanmak yerine tüm enerjimizi işleri değiştirmeye harcıyoruz. Her seferinde bir işe yoğunlaşmak akışı yakalamak açısından en önemli unsur olabilir.
Bir işe odaklanmak için ihtiyacımız olan:
Dikkat dağıtıcı ortamlardan uzak olmak.
Yaptığınız işi sürekli kontrol etmek.
Kontrol edebildiğimiz takdirde teknoloji harikadır. Eğer o bizi kontrol ediyorsa o kadar harika değildir. Mesela bir araştırma yazısı yazmak zorundaysanız, bilgisayarınızın başına geçebilir ve Google’dan araştırma yapabilirsiniz. Ancak disiplinli değilseniz, araştırma yapmak yerine kendinizi internette dolaşırken bulabilirsiniz. Bu durumda Google ve internet sizi akıştan uzaklaştırarak yönetimi ele alır.
Birden fazla iş arasında sürekli gidip gelmenin zaman kaybına, daha fazla hatanın yapılmasına ve yapılan işin çok azının hatırlanmasına neden olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Standford Üniversitesi’nde yapılan birkaç araştırma neslimizin çoklu görev salgınından mustarip olduğunu göstermiştir. Benzer bir araştırma yapılmış, aynı anda yapmaya meyilli birden fazla işe göre gruplara ayrılan yüzlerce öğrencinin davranışı incelenmiştir. Çoklu iş yapma bağımlılarının genellikle aynı anda dörtten fazla işi anda yaptığı ortaya çıkmıştır. Mesela, bir metni okurken not alıp, bir podcast dinleyip, akıllı telefonlarındaki mesajları yanıtlayıp bazen de twitter’a baktığı gözler önüne serilmiştir. Her öğrenci grubuna birkaç kırmızı okla birkaç mavi okun olduğu bir ekran gösterildi. Egzersizin amacı kırmızı okları saymaktı. İlk başta bütün öğrenciler hemen hemen hiç sorun yaşamadan doğru yanıt verdi. Kırmızı okların sayısı arttıkça (Kırmızı okların sayısı aslında aynı kaldı, sadece yerleri değişti.) çoklu iş alışkanlığı olan öğrenciler ayrılan sürede kırmızı okları sayarken ciddi sorunlar yaşadı ya da çoklu iş alışkanlığı olmayan öğrenciler kadar hızlı sayamadılar. Bunun sebebi çok basit: Mavi oklar dikkatlerini dağıtmıştı(!). Beyinleri önemine bakmaksızın her türlü uyarana tepki vermek üzere eğitilmişti, diğer öğrencilerin beyni ise tek bir göreve odaklanmak üzere eğitilmişti. Bu çalışmadaki görev, kırmızı okları saymak ve mavi okları görmezden gelmekti.
Diğer araştırmalar bir seferde birkaç şey üzerinde çalışmanın verimliliği en az yüzde 60 ve IQ’muzu da en az 10 puan azalttığını gösterir.
Bizi akıştan alıkoyan bu salgına kurban gitmemek için ne yapabiliriz? Tek bir göreve odaklanmak için beynimizi nasıl eğitebiliriz? Bir akış yakalama şansını arttırmak ve böylelikle zaman ve mekan yaratacak birkaç fikir:
Uyanık olduğunuz ilk saat ve yatmadan önce son saat herhangi bir ekrana bakmayın.
Akışa kapılmadan önce telefonunuzu kapatın. Bu zaman süresince yapmayı seçtiğiniz işten daha önemli bir şey yok. İşi bu kadar zorlaştırmak istemiyorsanız, “Rahatsız etmeyin.” Seçeneğini aktifleştirin ki acil durumda sadece size en yakın insanlar ulaşabilsinler.
Haftanın bir günü cumartesi ya da pazar, (WIFI olmadan) e-reader ya da MP-3 çalar hariç bir günlük teknoloji “orucu” tutun.
WIFI’si olmayan bir kafeye gidin.
Her gün bir ya da iki kez e-postanızı kontrol edip yanıtlayın. Bu zamanları net belirleyin ve buna uyun.
Pomodoro tekniğini deneyin: Kendinize bir mutfak zamanlayıcısı (Bazıları bir pomodoro yani domatese benzer şekilde yapılır.) alın ve bu esnada tek bir iş üzerinde çalışmaya yoğunlaşın. Pomodoro tekniği 25 dakika çalışıp 5 dakika dinlenmeyi hatırlatır ama siz 50 dakika çalışıp 10 dakika dinlenebilirsiniz. Sizin için en iyi olanı bulun, her 25 dakikalık zaman dilimini tamamlamak için disiplinli olmak çok önemlidir.
Zevk alacağınız bir ritüel ile çalışmaya başlayın ve bir ödülle bitirin.
Dikkatinizin dağıldığını fark ettiğiniz anda zihninizi o ana dönecek şekilde eğitin. Farkındalık ya da başka türlü bir meditasyon üzerinde pratik yapın, yürüyüşe çıkın ya da yüzün sizi tekrar yoğunlaştıracak ne ise onu yapın.
Dikkatinizin dağılmayacağı bir yerde çalışın. Bunu evde yapamıyorsanız, kütüphaneye, kafeye ya da işiniz gereği saksafon çalıyorsanız şayet bir müzik stüdyosuna gidin. Çevrenizin dikkatinizi dağıtmaya devam ettiğini görüyorsanız, doğru yeri buluncaya kadar aramaya devam edin.
Her etkinliği ilgili iş gruplarına ayırın ve her grubu kendi yerinde ve zamanında yapın. Mesela, bir dergiye yazıyorsanız, sabah evde not alabilir ve araştırma yapabilir, öğleden sonra kütüphanede yazı yazabilir ve gece kanepede düzeltebilirsiniz.
Faturaları göndermek, telefon görüşmeleri yapmak gibi rutin görevleri bir araya toplayın ve hepsini tek seferde yapın.

*Bu yazı Ikigai Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırları kitabından uyarlanmıştır.
Şule Kaya